29 Haziran 2009 Pazartesi

SEYİRCİLERDEN...




Merhaba,



Geçen cumartesi Odtü'de izledim Tehlikeli Oyunlar'ı.Kitabı da oyundan önce okumuştum,oyunu izlerken kitabı okuyormuşçasına zevk aldım,Oğuz Atay'ı bir kez daha sevdim ve saygıyla andım.Ve sizleri de gerçekten çok ama çok başarılı buldum,kelimelerle anlatamıyorum neler hissettiğimi ama muhteşemin ötesindeydi.Gerçekten çok zorlu bir işi inanılmaz bir performansla başarıyorsunuz tebrik ederim.Sizlerin de önünde saygıyla eğiliyorum :))



Şunu da belirtmeden geçemicem,sahnedeki salıncak fikri kimin aklına geldiyse onu da tebrik ediyorum,daha iyi kullanılamazdı böyle bir oyun için.Çok güzel kullanılmış,hayran oldum tamamiyle.



Geçtiğimiz pazar günü de Korkuyu Beklerken'i izledim,iki oyunu arka arkaya izlemek beni çok heyecanlandırdı.Ama cumartesi günü öylesine hazla dolmuştum ki - bir tür sarhoşlukla çıktık oyundan- pazar günü belki biraz hayal kırıklığına uğradım aynı haz beklentisine kapıldığım için.Her ikisini ayrı ayrı değerlendirmek gerek biliyorum ama yine de engel olamadım :)



Seyyar Sahne'yi ve sizi bir kez daha tebrik etmek istiyorum, hissettirdikleriniz karşısında belki çok az kalır ama böylesine bir duyguyu gerçekten anlatmakta zorlanıyorum şu anda :)



Daha fazla uzatmayım,sizleri hep görmek isteriz sahnelerde,böylesine muhteşem yetenek ve emeklerinizle.Emeğinize sağlık...Ve teşekkürler...




Vildan GÜRBÜZ (16.12.2009)




Gerçekten büyük bir tehlikeye atılmışlar diye düşündüm böyle bir romanın sahnelendiğini öğrendiğimde.Bilet aldım,sahneye bir insan çıktı,rüya görüyordu,sanki kitabı okuyordum.Sonra mı?Nasıl geçti bilmiyorum.Bitti.Şarşırdığımı sonunda alkışlarken anlamak kadar içndeydim oyunun.Kelimeler yeterli oldu mu?Zannetmiyorum.Yaşanması gerek.Ama emeği geçen herkesi can-ı gönülden tebrik ediyorum.Büyük saygı duydum emeğinize ve yüreğinize.Sağolun...




Sevil (14.12.2009)




iyi akşamlar, tehlikeli oyunlardaki performansınız gerçekten çok etkileyiciydi... tebrikler.




Yudum SAYIN (14.12.2009)




cumartesi aksami mimarlik amfisindeki oyununuz icin tesekkurler.. cok guzel oyundu, cok etkileyici oyunculuktu.. vurucuydu.. insanin ic dunyasini durustce irdeleyen, toplumun ipliğini pazara cikaranve oyunlarini korkusuzca yüze vuran, tokat gibi inen her tur yazi kitap oyun sanat eserinin basimin ustunde yeri var.
Biletleri bizzat oyuncudan almis olmak da ayri bir renk katti, unutulmaz bi ani oldu.. bi is oldugunu sezdim ama siz oldugunuzu bilemedim :) umarim tekrar görüsürüz :)




Deniz GERÇEK (13.12.2009)




Tehlikeli Oyunlar nasıl oyunlaştırılmış (!) olabilir diye tereddütler vardı zihinlerde. Oyunun Ankara'da da oynanacağı haberi üzerine İstanbul'daki bir arkadaştan izlediği en iyi oyunun bu olduğu öğrenildi. Biletler alındı, arkadaşlara haber salındı, ODTÜ dolmuşuna binene kadar panik ve heyecanla karışık yolculuğumuz b...aşladı. Dolmuşa binildi, herkese soruldu: mimarlık amfisi nerede? Geç kalınmamalıydı. Yine de geç kalındı. En arkadan beyaz plastik sandalyelerde yer bulundu. Saat gelmişti, hani başlayacaktı, sürekli saate bakıldı, dakikaların bile önemi vardı. Sahnenin köşesindeki iki basamaklı yerde bir adam vardı, tiyatrocuya benzetildi, ama öğrencilerden biri de olabilirdi. Işıklar karartıldı, tiyatrocu olduğu düşünülen adam sahneye geldi, yere uzandı: iki salıncak ve tek adam. Ne kadar başarılı olabilirdi ki iki salıncak vardı sadece.Sonradan anladık ki elleri ve ayakları da vardı bu adamın, parmakları, gözleri, kolları, bacakları... Tek kişilik miymiş, hadi be... Ne tek kişiliği, oyuna gelmişiz. Yine de oyuna gelmiş olmamıza üzülmemişiz. Çok beğenmişiz, hatta oyun bittiği an oyuna gelişimiz üzerine hiç konuşmamış ve biraz düşünmüşüz, amfiden çıkıp... soğukla birlikte gerçeğe dönünce başlamışız oyuna gelişimizin iyi ki'lerine... İyi ki oyuna gelmişiz. Bizim için anlamlı bir gündü, teşekkürler Seyyar Sahne, teşekkürler Erdem Şenocak. 13 Aralık 1977.




Nefise ABALI (13.12.2009)




evet evet siz o olmalısınız...Saygıyla önünüzde eğiliyorum. Dün ODTÜ Mimarlık'ta gösterinizdeydim... Ne demeliyim bilmiyorum. Sanki Hikmet Benol sizsiniz de , Oğuz Atay sizi yazmış. Mükemmel ya. Sizi oyundan sonra göremedim; ancak şunu çok merak ediyorum sahne düzeni, ayakları da karakter yapma, drama, koreografi bilmeyenlerin anlamayacağı (ben mesela); ancak hissiyatla bilinç ve bilinçaltımıza mesajlar yollayan o imgesel hareketleri nasıl düzenlediniz?
Mesela oyun kıyafetinizin renkleri bile bir iç karartan havanızı hissettiriyor. İstanbula geldiğimde ilk fırsatta Seyyar Sahneyi ziyaret edeceğim.

Tebrik ediyorum.

İyi ki varsınız.




Ceylan ÖZDEM (13.12.2009)




hocam oyununuz süperdi daha nice böyle başarılı oyunlara




Fatih YILMAZ (12.12.2009)




tek kelimeyle harikaydınız..çok güldüm çok düşündüm..




Kıvılcım Ayşen ŞENCAN (08.12.2009)




Merhabalar elinize kolunuza sağlık demek istiyorum, oğuz atay'ı sahnede görmek ayrı güzel, sahnede emeklerinizi ve tek kişilik harika performansı görmek ayrı güzel oldu kolaylıklar dilerim.




Pınar YAŞAR (07.12.2009)



kimsin bilmiyordum gecen cumaya kadar, ama iyi ki varsın. gozumden yaslar suzulerek ayrıldım oyundan, cok basarılydı, oguz atay'ı okumayı bitirdiğimde bitti diye cok uzulmustum, ama anladım ki bitmemis, siz yeniden yeni bastan okumussunuz. yolunuz açık olsun...




Ayça Müge SEVİNÇ (07.12.2009)



çok iyiydiniz.Tebrikler.




Gizem ALBAYRAK (07.12.2009)



yüreğine sağlık ... beş altı senedir ilk defa bir oyundan mutlu ayrıldım .. ve bunun tek kişlik bir oyun olucağı hiç aklıma gelmezdi ... umarım bir gun beraber çalışabilme fırsatımız olur .... ben umudu yitirmiştim tekrar yeşerttiğin için teşekkürler...




Alp ERDOĞDU (07.12.2009)




Tek başına sahne doldurmanın ne demek olduğunu bu oyunda gördüm. Ve iki salıncağın başka kaç şey yerine geçebileceğini. diyalogların monologlara nasıl çevrildiğini ve mimiklerin keskin geçişlerini. Bu oyun için güzel demek yetersiz kalacaktır. Mükemmeldi. Emeğinize sağlık.




Ernur YANBASTIOĞLU (06.12.2009)




çok çok sevdik tehlikeli oyunları :)) hatta yarın ilk iş gidip kitabı alacağım. bu cumartesi bütün bölümü toplayıp,onlara da bu kadar sevdirmeyi düşünüyorum birde.ha birde insanlar neden bu kadar güldü bu oyunda onu anlamadım,bana mı acıklı geldi yoksa siz de çok güldünüz mü oynarken merak ettim :)) neyse tekrar çok tebrikler,cumartesi görüşmek üzere :))




Ogül ÜNSAL (06.12.2009)




selam,

cuma akşamı oyundaydım.

harikaydın.



sadece ilk 5 dakika gözlerine alışamadım,

oyuna biraz geç dahil oldular sanki.

uyku/rüya modu olmasına rağmen...

belki de oyuna benim geç ısınmamdan, bilmiyorum.



haftaya yine geleceğim.

sonra yine...

kolay gelsin




Okay BENSOY (06.12.2009)




merhaba,

4 aralık taki oyununuza geldim.öyle çok güzeldi meselelerine girmek istemiyorum yeterince çok duyuyorsunuzdur.

başka bir şey benim söylemek istediğim.

o kadar gülünmek canınızı acıtmıyo mu ya da sinirlendirmiyo mu sizi?

ben olsaydım eğer ben olsaydım o oyunu oynayan kişi çok üzülürdüm.benim bencil olmamla alakalı biraz sanırım.

hikmet benol cinneti gülüp geçilecek gibi değil çünkü.tek cümlesi bile.

acı acı tebessüm ettirir en fazla.ama kahkaha değil.

öyle işte.

iyi geceler.





Esma KOR (06.12.2009)




odtü'deki performansınızı izledim.. ve bayıldım... tebrikler...

minik bi eleştiri:

oyunun başında (yerde) ve bazı yerlerde sessiz konuşmanız gerekiyor ama orta sıra bile cok zor duyuyor (ben ortalardaydım) sessiz gibi konuşurkende yükses ses verebiliriz dimi :) ... ama bu performansın yanında lafı bile olmaz... ;) nacizane.. :)




Uğur ULUTÜRK (06.12.2009)




mimarlıkta izleme fırsatı buldum dün sizi tebrik ederim çok beğendim sanatınızı, tekrar izlemek dileğiyle sizi başarılar dilerim ..




Burak GIYNAŞ (05.12.2009)




Gecekondusuna kapanırken aslında bir yandan da içten içe insanların onu anlamasını bekleyen Hikmet’in hayali dün gece gerçek oldu belki de. Bizi hikmetin gecekondusuna konuk ettiğiniz için ne kadar teşekkür etsek azdır.



"Ben artık dinlemek değil konuşmak istiyorum, siz beni dinleyin istiyorum" diyen Hikmet’i , iki saati aşkın bir süre pür dikkat dinledik, daha da konuşsaydı daha da dinlerdik, hatta daha da dinleyebilseydik keşke. Hikmet I, Hikmet II Hikmet III Hikmet IV ’lerle de tanıştırsaydınız bizi, ilk yarıda bir parmak bal calıp (ki bu bal bu zamana kadar tadılan en güzel baldı) ikinci yarıda eksik bıraktınız sanki. Belki şımarıklık edip olmayacak bir şey istiyoruz ama Hikmet’in çok oyunu vardı daha, onları da dinleyebilseydik keşke sizden, ne güzel olurdu, olmayacak bir şey olsa da ne güzel olurdu…



Yine de kişisel olarak olmayacak bir şey isteme hakkım olsaydı, bu hakkımı “Tutunamayanlar” ın ilk satırından başlayıp “Eylembilim” in son satırına kadar Oğuz Atay’ı sizden dinlemek yönünde kullanmak isterdim, benim için hayal edilebilecek en güzel şey bu olabilirdi herhalde.



Yaşattığınız muhteşem saatler için ne kadar teşekkür etsek azdır. Tebrikler=))




Demet BAYKAL (05.12.2009)




bugün odtü de sizi en önden izledim ama tebrik etme fırsatını bulamadım. gerçekten bizi oyun boyunca dünyanıza aldınız. biz tiyagamm(tiyatro gazi mühendislik mimarlık) olarak geldik oyuna ve ayakta alkışladık=)kendi adıma konuşmam gerekirse ben hayran kaldım diyebilirim. tekrar tebrikler



Avni Burak YENİCE (05.12.2009)




odtü'deki performansınız gerçekten çok başarılıydı. daha önce kafamda oluşmuş hikmet benol'e çok yakın bir karakterle karşılaştım. başarılarınız daim olsun.




Cengiz YILDIRIM (05.12.2009)





Hocam, merhaba!

Siz ne yaptınız öyle? Nasıl başardınız bir Oğuz Atay metnini öylesine canlı öylesine gerçek bir şekilde gözler önüne sermeyi?

Evet üstad mükemmel eserler yaratmış, evet Tehlikeli Oyunlar da bunlardan sadece biri ama siz, siz o akşam benim izlediğim yerde hem "asker hidayet" olup komutanlarımı anlatmama hem " hüsamettin albay" olup yaşanılan evin gecekondu olmadığını iddia etmeme hem "hikmet" lerin hepsi olup kılıktan kılığa girmeme, "bilge" olmama, "bilgenin sevgilisi" olup hikmeti delirtmeme, metni yaşamama, her satırını tekrar tekrar özümsememe sebep oldunuz.

Bir yandan sanki hiç okumamışım gibi kitabı; şaşkınlıkla sizi izliyor, diğer yandan ezberinizin takıldığı yerde size suflörlük yapacakmış gibi bir gayret eşlik ediyordum cümlelerinize oturduğum yerden sizi seyrederken.

Mükemmel bir performans, olağanüstü bir oyunculuktu.

Tebrik ediyorum ama en çok da teşekkür; iyi ki Tehlikeli Oyunlar var ve siz iyi ki o tehlikeli oyunları oynuyorsunuz.


Ayşegül ERGÜL (02.12.2009)




Oyuncu sağlam.

Yorum sağlam.

Beynimiz yoruldu.

Aklınıza sağlık.




Kezban ALAN (21.11.2009)




Kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum. Hikmet Benol'u karşımda ete kemiğe bürünmüş şekilde görmek; yıllarca hayalini kurduğum ve asla kavuşamayacağımı düşündüğüm sevdiğime kavuşmak benim için.

Bir ayak Hüsamettin Tambay oluyor ve kelimeler bazı anlamlara gelebiliyor-muş...

"Teşekkür ederim" anlam bakımından yetersiz şimdi.




İsimsiz (24.10.2009)



Dün oyununuzu izledim. Aslınca başta oyunun tek kişilik ve uzun olmasından dolayı önyargıyla gelmiştim; ama sizi prova yaparken pencereden gördükten sonra beklentim arttı. O kadar uzun bir süre boyunca yüksek bir enerjiyle bizlerin karşısında kaldığınız ve gözlerimizi bir dakika bile oyundan ayırmadan bizi oyuna kilitlediğiniz için size çok teşekkür ederim. Umarım başka oyunlarda da sizi izleme fırsatını buluruz.
Başarılar...



Kübra Ece ASLAN (24.10.2009)



tebrik ederim gerçekten çok etkilendiğimi söylemek isterim sanatınızdan. hoşçakalın...



Nuray DOĞU (24.10.2009)



çok beğendim, bayıldım, ayak parmaklarına kadar her yanına sağlık...

caanım atay zaten genelde yıkıcı olur ama sizinle daha bi' yıkıldım; boğaza doğru inmek olmasaydı, bozkırda olsaydım-ki ankara'da yaşıyorum- sakinleşemezdim de.. doğa ve yakarış birimine şükür olsun ki istanbul'daki sayılı günüme denk geldi oyununuz, ankara'ya gelmez misiniz acaba?? gelseniz ne güzel olurdu...



Merve Ayşe KÖSEOĞLU (21.10.2009)



oyun ne kadar başarılıydı!tiyatrodan nasıl büyük bir zevk alınırdı hatırlamış olduk.şimdi bi sürü oyun eksikleriyle çok daha fazla göze çarpacak, kolay kolay tatmin olmayacağız ama olsun :) sizi ve seyyar sahne ekibini tebrik ederim, ellerinize sağlık. muhteşemdi.



Nisan ALICI (19.10.2009)



İnanılmaz güzel oynadınız...

ses tonunuz da mükemmel;

çalışmalarınızda başarılar diliyorum...

iyi günlerde kalın.



Sevgi Büyük ASLAN (16.10.2009)



Çok etkileyici. Kutlarım. Aynı metinden farklı bir... Çok etkileyici. Kutlarım. Aynı metinden farklı bir Hikmet yaratmışsınız. Bu da olmuş.



Tufan TUFUR (06.07.2009)



merhabalar



oyununuzu izleme fırsatı buldum. arkadaşlarımızla masamızın kenarında sürekli oturan bir oğuz atay tutkunu birisi olarak söylüyorum performansınız o kadar takdire şayan ki zaman zaman gösterinin romanın çok ötesine gittiğini hissettim.

ezberimizde olan satırlar yaşam bulunca bundan keyif duymamak kadar anormal bir durum olmazdı ama oyun sonunda hissettiğim duygu daha başkaydı. istanbulda o anda sahnelenen bir çok oyunda haketmemesine rağmen "ismiyle" saatlerce alkışlanan sahnedekilere rağmen sizin göstermelik alkışlanmanızdan rahatsızlık duydum.

"birimi insan" olan bir kaç cümle yazma ihtiyacı duydum..


şehr-i istanbuldaki tüm alkışları hakeden bir oyun çıkarmışınız.


emeğinize sağlık.

tebrikler.

Enes Keskin, 04.07.2009



Harika bir oyundu, aşırı zevk aldım. Erdem Şenocak'ın performansı ise hayranlık uyandırıcıydı. Emeği geçen herkesin eline sağlık.

Zuhal BALOĞLU, 03.07.2009




Merhaba,


Bunca zamandır oyunun davetiyesi için yazıştığım insanın cuma akşamı sahnede izlediğim Hikmet olduğunu öğrendiğime açıkçası sevindim. Oyundan o kadar sersemlemiş bir şekildi çıktım ki, ne yanınıza gelip elinizi sıkabildim ne de oyun çıkışı o kağıtlardan birini doldurabildim. Öncelikle herkesin söyleyebileceği gibi tebrikler. Bu kadar uzun süren bir performansın altından bu kadar iyi bir şekilde kalktığınız için. Uzun zamandır izlediğim en iyi oyunlardan birisi olmasının yanı sıra bir Oğuz Atay metninin sahnede nasıl durabileceğine dair boşu boşuna şüphelendiğimi kanıtladınız bana.

İşin kötü yanı oyuna gelenlerin bir kısmı sanırım kitabı okumamıştı, keza Hikmet'in bütün kitap boyunca taşıdığı ruh halinin gülünesi bir şey olduğunu yanlışına düşüp gülmekten kendilerini alıkoyamadılar. Evet salondakilerin yarısından fazlasının gülmesi beni çok ama çok rahatsız etti ama yine de o kadar keyifli bir şey izliyordum ki. Bütün oyun boyunca kitabı sanki satır satır yeniden okuyorum gibi hissettim. Sanırım çıkınca bu kadar sersemlemiş olmamın sebebi de buydu. Çok güzel bir metni çok güzel bir dekor ve oyunculukla sahnelediğiniz için ve özellikle de ek gösterim koymuş olduğunuz için kendi adıma çok teşekkür ederim. Eğer bir daha ek gösteriminiz olursa emin olup arkadaşlarımın izlemesi için elimden geleni yapacağım.

İyi çalışmalar...

Pınar İLKİZ, 30.06.2009




Sevgili Celal, Erdem ve Oğuz,



Oğuz Atay benim için çok farklı bir yerde durur. Hayli uzun süredir halleştiğim pek çok mesele onun yapıtları arasından süzülüp gelmiştir. O nedenle Tehlikeli Oyunlar'ı izleme konusunda çok tereddütlüydüm. İncinmesini ve onun üzerinden incinmeyi göze alamıyordum. Pınar'ın teşvikiyle oyunu izlediğimi itiraf ederim. Oyundan çıkınca ilk yaptığım Pınar'a teşekkür etmek oldu. Şimdi sıra sizde..


Süzdüğünüz metin, tercih ettiğiniz sahne ve oyunculukta yakaladığınız renkler bana "hakiki" ve "kök" tiyatronun hala mümkün olduğunu -ve daha pek çok şeyi- hatırlattı; nicedir umudumu kaybetmiştim. Tiyatrodan haz duymak neydi, onu hatırlattınız.


Sizlere çok çok çok teşekkür ederim.


Esenlik dileklerimle,


Özlem HEMİŞ, 29.06.2009



Merhaba,



Bütün bu emeğiniz ve çabanız için sonsuz teşekkürler.
Ruhumu doyuran mükemmel bir çalışma.
Tekrar umutlanıyor insan; hala zeka ve akıl fark yaratıyor.


Sevgi ve saygılarımla,

Diren DEMİR, 29.06.2009





Erdem Bey,


Selim Işık nickiyle Günlerin Selinde Akıp Giden Bir Işık Selinin Peşindeki Özben adlı blogu yazan biriyim. Oğuz Atay 2000 yılından beri büyük bir tutkuyla sevdiğim bir yazar. Tehlikeli Oyunlar’ı sizin oyunu izlemeden 10 gün önce ikinci kez okumuştum. Tehlikeli Oyunlar’a kafa yorup alt metinleri anlamaya çalıştığım bir dönemde tesadüfen sizin romanı tehlikeli bir biçimde oyunlaştırdığınızı gördüm. Tarih 25.06.2009’du. Ertesi güne hemen kitabı okumamış bir arkadaşımla bilet aldım ve ne yapmışlar acaba diye merakla geldim. Genelde tek kişilik oyunlarda mırıl mırıl konuşmalar çok olur ve arkalardaysanız duymazsanız bazı konuşmaları. O nedenle önlerden izlemek istedim. Tesadüfen yanınıza oturmuşum. Bana döndünüz ve burası güzel bir yer ama açısı biraz ters oyun açısından dediniz. Ben de size dedim ki, açı falan çok önemli değil, söyleneleri duyayım yeter dedim. Siz de tamam o zaman dediniz, ama iki dakika sonra bizi oradan kaldırdılar. Sonra baktım sahneye siz çıktınız. Gülmeye başladım kendi kendime. Adamlar sekiz ay romana görsellik katalım diye kafa patlatmışlar, ben açı filan önemli değil, söylenenleri duyayım yeter diyorum ki, o sırada iki tane salıncak, bir tane adamla ne açısı abi diyordum içimden. Oyun başladı. Hikmet’in gördüğü kabus ile, tam tahmin ettiğim gibiydi. Ben asıl Nurhayat Hanım’ı Hüsamettin Albay’ımı tüm o kalabalığı nasıl canlandıracağınızı merak ediyordum. Kimi zaman parmaklarınızla, kimi zaman ayak parmaklarınızla tüm o kalabalığı gayet güzel canlandırdınız. İlk bölüm sona ererken en çok takdir ettiğim şey, yaklaşık 150 sayfalık bir bölümü neredeyse hiç eksiksiz anlatmanızdı. Merak ettim bu kadar hızlı konuşulan bir oyunu romanı bilmeyen bir izleyici takip edebilir mi? Romanı okumayan arkadaşıma sordum, gayet güzel takip edebildiğini söyledi. Oysa ben bile çok zorlanmıştım. Sizin haliniz ise inanmakta güçlük çektiğim bir enerjinin dışavurumunun ardından biraz perişandı. Hikmet ile birlikte siz de tükeniyordunuz sahnede. Nasıl devam edecektiniz ikinci perdeye merak ediyordum. Çıktınız ve Austerlitz savaşıyla başladınız, enerjiniz düşmemişti. Şarj mı ediyorlardı acaba sizi. Fransız ihtilali, ardından Hikmet’in Sevgi’nin evine gidişi. Çok yorgundunuz artık Hikmet gibi, albayım diyordunuz ben artık daha fazla devam edemeyeceğim oyunlara. Son yemekten sonra da sahnede Hikmet gibi tükendiniz. Elbette oyunda eleştirilecek çok şey vardı. Romandan pek çok önemli metni oyun dışında tutmuştunuz ikinci bölümde. Alt metinlere çok az girebildiniz. Hikmet’in adı neden Hikmet’ti (wisdom) Bilge neden Bilge’ydi (sage), Sevgi’nin (love) fonksiyonu ne idi? Sonundaki İsa göndermeleri nereden çıkmıştı. Buna benzer alt metinler eksik kaldı ama bence yine de mükemmele yakın bir iş çıkarmıştınız. Oyundan çıktıntan sonra arkamda bir kız ile bir oğlan oyun hakkında konuşuyordu. Oğlan ben çok birşey anlamadım bu oyundan dedi, kız ise anlamayacak ne var, sonunda esas oğlan ölüyor diye cevapladı. O kadarını ben de anladım dedi oğlan. Sizi tebrik ediyorum, bu delice işe giriştiğiniz için. Dediğim gibi oyunda eleştirilecek çok fazla şey bulunabilir ama sizden daha iyisini yapacak başka bir deli bulunmaz diye düşünüyorum. Ezberlediğiniz tiyatro tekstinin en az 200 kitap sayfası olduğunu tahmin ediyorum ki sadece ezber kısmı bile delice. Salıncakları kullanışınız, el ve ayak parmaklarınızı kullanışınız, sesinizi kullanışınız, türkü söyleyişiniz gerçekten çok çok başarılıydı. Saygılarımla,


Rumuz: Selim Işık, 29.06.2009





harikuladeydiniz, tebrikler tebrikler, tebrikler...


Zehra ŞAHİN, 28.06.2009




tebrikler, tek kelimeyle mükemmeldiniz.
tüm oyunlarınızda görüşmek dileğiyle :)


Kamil CESUR, 28.06.2009




merhaba,


dün gece bir oğuz atay hayranı olduğum için tehlikeli oyunlar oyununu izlemeye geldim. Bu oyunun tiyatroya aktarılması beni inanılmaz heyecanlandırdı. Performansınıza hayran kaldım. Bu muhteşem oyunu bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim.


Fethiye SEZGİN, 27.06.2009



bir kez izledim. tertemiz bir çalışma. gözyaşlarıyla çıkarken "bir kez daha" dedim. ama biraz ara vermem lazım. örneğin eylül başında bir kez daha sahnelense ve izlesek. izleyemeyenlere tavsiye etmekteyim. size yürekten teşekkür ederim. tevazunuza ayrıca şapka çıkararak...


Kemal Gökhan GÜRSES, 24.06.2009



Canım Erdem,


Seninle Bilgi'ye giden otobüste konuştuğumuzun üzerinden geçen hayli zamandan sonra Oğuzcuğum Atay'ı düşünerek bi yandan katıla katıla güldüğüm bi yandan boğazıma öteki olmanın verdiği mutsuzluğun takıldığı bir oyun oynadın bize.


Ömrü hayatımda Oğuz'u bu kadar iyi anlayan çok az adam tanıdım.

Ömrü hayatımda yaptığı işe bu kadar inanan daha az adam tanıdım.


Bin tane laf etsem hepsi bi oyundan sonra o oyunu kendinisinin de bildiğini ve anladığını kanıtlamaya çalışan zavallı böceklerin yazdıklarından ne kadar farklı olur ki? Belki seni anlamamışımdır Erdem. Belki Oğuz'u da anlamamışımdır. Ama diyorum işte "üzgünüm".


Sen benim aklımda hep "o adam" olarak hatırlanacaksın. Alnından öpüyorum sevgili kardeşim.




Güven SOYDAN, 23.06.2009





Günaydın hocam;


Geçtiğimiz Cumartesi günü arkadaşlarla birlikte oyununuzu izleme şansı elde ettik. Tesadüf bahsettiğim hocalarım ile Oyunbaz'ın diğer oyuncuları da oradaydılar. Sizin gösterinizi daha önce Ankara'da da izlediklerini söylediler.

Sahnede sadece iki salıncak, efektsiz, kostümsüz, müziksiz romandan tiyatroya uyarlanmış bir metin ve de yalnızca siz tek başınıza... gerçekten inanılmaz bir performanstı. Size şöyle söyliyeyim; ikinci yarısında çıkarım Taksimde arkadaşlarla buluşacağım diye gelen arkadaş bile büyük bir keyifle oyununuzu izledi.

Hocam beğeni ve de hayranlığımı paylaşmak istedim. Ellerinize sağlık.

Her şeyin gönlünüzce olması dileğiyle...


Mustafa ŞAHİN, 23.06.2009




Seyyar Sahne’yle ilk defa, ODTÜ deki Ben Pierre Rivière... oyunuyla tanıştım. O zamandan beri çalışmalarınızı internet sayfasından ve ilişkide olduğunuz diğer topluluklardan takip etme imkânı buldum.29 Mayısta Seyyar Sahne’nin Tehlikeli Oyunlar adlı oyununu son kez sunacağını öğrendim. Bu oyunu izlemek ve sizlerle tanışmak için İstanbul’a geldik. Erdem Şenocak’ın Ben Pierre Rivière...’deki tek kişilik performansı beni çok etkilemişti ve oyunculuk adına bende yeni açılımlara sebep olmuştu. Tehlikeli Oyunlar oyununda yine müthiş bir performansla karşılaştım. Oyuncunun samimiyeti ve bu çizgiden hiç ayrılmayışı bana çok zevkli bir 140dk yaşattı. İzleyici koltuğuna , ‘ben seyirciyim, orda bir oyuncu var’ ayrımıyla oturmuştum. Fakat Erdem Şenocak bizlere bir adım daha yaklaşarak bir birliktelik yaşattı. İlk defa bir oyunu ezberlerimi bir kenara koyarak izledim ve bu oyuncunun seyirciyle kurduğu ilişkinin ürünüydü. Bana kaygısız, zamansız, tepkilerimi gizlemeye çalışmaksızın izleme fırsatı verdi. Açıkçası üzerine söyleyebilecek çok şey bulamıyorum. Zira oyunla ilgili yazılan birçok eleştiriye katılmak mümkün. Mükemmel bir uyarlama, alternatif bir sahneleme ve oyunculuk örneği. Bu yüzden bir seyirci olarak bana hissettirdiklerini anlatmaya çalıştım. Emeğinize sağlık…
Merve GÜNER, 23.06.2009




Mayıs sonunda İstanbul’a sizleri ziyarete geldiğimizde ,Seyyar Sahne’den izlediğimiz ikinci oyun Tehlikeli Oyunlar’dı.Oyunu izlemeden önce romanı okumamıştım.Daha sonra romanı okumaya başladığımda, Kerem Eksen’in söylediklerinin ne anlama geldiğini daha iyi anladım ve bu konuda ona katılmamak mümkün değil.Romanın oyun olarak uyarlanmasında müthiş bir başarının olduğu rahatlıkla söylenebilir.Bu romanın oyunlaştırılması hakkında uzun uzun konuşulabilinir fakat benim değinmek istediğim ,sahnede bunun nasıl icra edildiğiyle ilgili. Daha önce yine tek kişilik bir oyun olan ve yine Erdem’in oynadığı Ben Pierre Rivière...’i izlemiştim ODTÜ ‘de.Bunu söylememin sebebi , iki oyunda da ortak olan ve bunun oyunla değil de seyirci- oyuncu ilişkisi üzerine bir yaklaşım olarak ortaya konan tavırla ilgili kurulan ilişkiyi hayli yaşamsal ve bu sebeple de hayli zor buluyorum.Oyuncu Tehlikeli Oyunlar oyununda olan biteni, yaşadıklarını ,kendi içine dönük yaşarken aynı zamanda kendini bu kadar seyirciye açması ,o samimi atmosferi yaratması, gerçekten günümüzdeki ana akım tiyatroya karşı bir söylem niteliğini birlikte getiriyordu.Tek kişilik bir oyuna göre oldukça uzun süren bir oyunda, oyuncunun oyununu interaktif (güncel anlamıyla) olmayan bir biçimde icra etmesi ve seyirciyle kurulan bu ilişkide onlara hünerlerini sunmak isteyen bir hokkabaz olmaktansa onlara kendini açan bir insan olma tercihi, itkisi ,biz seyircilerde de önüne geçilemez bir iç hesaplaşma süreci yaşattı.Tiyatronun iyileştirici görevi ise bu içe dönük yolculuğu sahnedeki oyuncu ve bütün seyircilerle birlikte yapmak oldu benim adıma.Dediğim gibi aslında bir çok şey yazılıp söylenebilir uzun uzun fakat hepsi tek bir gerçeğe ışık tutacaktır.Seyyar Sahne sahnedeki bu dingin, araştırmacı ve samimi tavrıyla ülkemizdeki oyuncu-seyirci ilişkisine güçlü bir alternatif oluşturmaktadır ve seyirci olarak bizlerin neden tiyatro seyircisi olduğumuzun yanıtı olarak orada durmaktadırlar.Tehlikeli Oyunlar’da sahnede gördüğüm tek şey ,benimle paylaşmak için uzun bir süredir hazırlık yapan bir insan vardı ve bizim de seyirci olarak bu sohbete katılmak için kendimizle o uzun hazırlık süresini geçirmemiz gerektiğiydi.Emeğinize sağlık…
Mustafa SIRKINTI, 23.06.2009



Oyununuzu 6 Haziran'daki ek gösterimde izlemiştim. Son yıllarda izledİğim en başarılı oyun olduğunu belirtmek isterim. Tüm arkadaşlarıma ve öğrencilerime de tavsiye ediyorum fırsat buldukça:)
Başarılar diliyorum tekrar.




Selma ALTINTAŞ, 23.06.2009



Merhaba tekrar,


İki gündür mailleştiğim kişinin sahnede izleyeceğim kişi olduğunu bilmiyordum :) Tebrik ederim, çok güzel bir iş çıkartmışsınız gerçekten. Oyunculuğunuz bir yana; bu romanı böyle satır satır içmiş olduğunuzu ve heyecanlı & sadık bir Tehlikeli Oyunlar okuyucusu olduğunuzu görmek çok hoşuma gitti. Bu akşamki temsil için teşekkür ederim. Yolunuz açık olsun.




Tuğba ŞABANOĞLU, 20.06.2009





Merhabalar,


Cumartesi akşamı oyununuzu izleme fırsatı buldum ve iyi ki de o fırsatı yaratmışım diyorum. Gerçekten roman başarıyla uyarlanmış ve harika bir oyunculukla seyirciyle buluşuyor. Sizi yürekten kutluyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.. :)


Bilun KONYAR, 09.06.2009




Merhaba,


Tehlikeli Oyunlar'ı tekrar tekrar okumuş birisi olarak Cumartesi akşamki performansınızın gerçekten mükemmel olduğunu söylemek istedim. Açıkçası giderken bazı çekincelerim vardı, acaba böylesine karmaşık bir roman hakkıyla tek kişi tarafından sırtlanarak sahnelenebilir mi diye, ancak oyunu izledikten sonra daha güzel sahnelenemezmiş diye düşündüm.

Belki benim en sevdiğim bölümlerden biri olan Hikmet'in Bilge'ye mektubunu içerseydiniz daha da iyi olabilirdi, ama tabii ki zaman kısıtlamanızın olduğunu da gözardı etmemek gerek.

Tekrar teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim!


Denizhan DURAN, 08.06.2009





29 Mayıs gecesi izledim 'Tehlikeli Oyunlar' ı. Tutunamayanları ise aynı hafta içinde bitirmiştim. Başlarda o kadar sevmiştim ki romanı, hızlı okumaya çalıştım hatta zaten de hızlı okudum. Çünkü Turgut' un ve Selim' in düşüncelerinin hızına yetişmek gerekiyordu. Bir yerden sonra ise kitabı bırakma raddesine geldim. Zararlı ve zehirli bir kitap idi. Sinsice içinize sokuluveriyor ve birden sizi anlatmaya başlıyordu. Ben bile kendimi yazmaya cesaret edemezken, birileri buna cüret etmişti. Oğuz Atay' a ulaşmak istedim, kitabın piyasadan kaldırılmasını talep etmek istedim ama bu imkansızdı tabiî ki, bu dünyadan çoktan geçmiş başka diyarlara ulaşmıştı bile o. Kendimi toparladım ve kitabı okumaya devam ettim, o upuzun kitap zaman geldi kısacık kaldı, artık sona yaklaşıyordum. Tekrar yavaş okumalara başladım. Bir elin tutması sıcaklığında beni takip ediyordu her okuduğum satır. Ne zaman bir yerlerde oturup birşeyler konuşsam ve ardında gelip rutinim olarak kitabı okumaya başlasam birkaç sayfa sonra benim biraz önce üzerinde kafa yorduğum konulardan bahsediyor oluyordu. Zaten bu tesadüfler (tesadüflere inanlar için açıklaması kolaydı belki ama benim için zordu) yüzünden yazarın aslında beni yazdığını düşünmeye başlamıştım. Başkaları da okuyordu kitabı. Bir kısmı başlayıp bıraktıklarından bahsediyordu. Dili ağırdı, anlatımı ağırdı vesayire. Ama birkaç kişi vardı ki, onlar da kitaptan ürkmüşlerdi tıpkı benim gibi. Zaman içerisinden kitabın etkisi altında kalanların sayısının az olmadığını fark ettim. Tekrar düşündüm sorguladım ve vardığım sonuç şu oldu; kitap birkaç insanın (tamam belki binlerce insanın:)) kendini içinde bulduğu bir kitap değildi. Bilakis kitap sizi belli konuları belli sırada düşünmeye sefk ediyordu. Arka arkaya yüz sayfa okuduğunuzda aslında kocaman bir 'hayat' örüntüsünden sadece küçük bir parçayı okumuş oluyordunuz. Kitabın sizden beklentileri vardı. Bütün bu örüntüler silsilesi içinden sıyrılıp; öz olana saf olana ulaşmanızı istiyordu.


Tehlikeli Oyunlar'ı ise henüz okumuş değilim. Oyuna gelirken çekincelerim vardı doğal olarak. şöyle ki Seyyar Sahne' yi ve çalışmalarını ilgiyle ve beğenerek takip ediyorum bu yüzden böylesi iddialı bir oyun seçmeniz hoşuma gitmişti ama ya Oğuz Atay havada kalırsa diye korktum. Oyunun başlamasından yarım saat sonra bütün endişeler uçup gitmişti. Oğuz Atay' ı anlamıştınız, onu sahnede görmek -sevgili Erdem' in simasının da onu andırmasıyla birleşince görmemek mümkün değildi zaten- harika idi.


Bu romanı oyuna çevirdiğiniz ve 'oynadığınız' için size sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.


Saygılar ve sevgiler...

Pelin YAŞAR, 03.06.2009






Görülmesi gereken bir sahne deneyimi Tehlikeli Oyunlar. Hem seyirci hem yaratıcı kadro hem de oyuncu için sayısız risk, tuzak ve lezzet taşıyan bir metnin, sahne gerçekliğine bu kadar başarıyla taşınması; edebiyatla hele ki yakın dönem Türk Edebiyatıyla bir türlü barışamayan Türk Tiyatrosu'na kazandırılması büyük bir tiyatro olayı kanımca. Sayıklamalarla, oyunlarla, sayısız risk alarak sahneye taşınan Oğuz Atay dili, seyirciyi hemen sarıyor, rahatsız ediyor, güldürüyor, sarsıyor, romanı bir kez daha okuma isteği doğuruyor. Erdem şenocak'ın tek kişilik performansı, oyunculuk sanatının taşınabileceği tüm incelikleri, ses-nefes-beden üçlemesinin tiyatromuzda hep ıskalanan önemini ve ötesi performansın değerini ve niteliğini unuttuğumuz bir zamanda oyuncu'nun nelere kadir bir yaratıcı-yorumlayıcı olduğunu bize nefis bir tiyatro diliyle anlatıyor. Katıksız, disipilinli ve sarsıcı bir oyunculuk deneyimini, Oğuz Atay'ın akıl kıvrımlarını zorlayan deha'sını kaçırmayın.


Güray DİNÇOL, 01.06.2009





Oğuz Atay'ın herhangi bir metnine dokunmak (oyunlaştırmak, eğmek, bükmek) beni de birçok Oğuz Atay sever gibi ilk olarak endişelendirse de oyun sonunda aklımda tek kalan şey inanılmaz performansınızdı.

Neden kitaptan şu bölüm eksik ya da neden şu kısım kısa tutulmuş gibi temelde "roman-oyun üstüste oturması" eksenli eleştirilerden ziyade benim en hoşuma giden ve doğru bulduğum (O.A sever sıfatıyla elbette) tek kişilik olması ve tek kişinin bunun da hakkını vermesiydi. Oyunun bittiğinde herkesin donup kalması ve o ilk alkış kopana kadar geçen süreyi sizin gülerek sonlandırmanız ise bambaşkaydı.


Sonsuz saygı ve tebrikler (hiç bozmayın kendinizi)

Hüseyin YILDIRIM, 01.06.2009




üstadım tek kelimeyle harikaydın..



insan üstü bir performanstı..oğuz atay izlemeliydi bunu.



sonrasında izmit otobanından,izmit'e saatlerce yürüdüm.. hala aklımda dönüyor..



keşke son oyun olmasaymış.. herkes'ler izleseymiş..



yeni sezonda tekrar izlemek için can atıyorum.



bir kaç ufak eleştirim olacak, onları sonra yaparım.



ağzına, yüreğine sağlık..



iyi bir tatili hak ettin. oyunlardan muaf bir bölgede, üç ay tatil yapmalısın..ız..



eyvallah..



:)



Ebu-Bekri DÜŞCAN, 30.05.2009




merhabalar. -çoğul bir merhaba evet : )

biraz hikmet, biraz albay'ım, sevgi, bilge, hikmet'in silah arkadaşları, ismini anımsamakta zorlandığım dul teyze, diğer teyzeler, askeri rütbe sahipleri, saydam etekli, güzel bacaklı, kant bilen ve seven ama çirkin olduğunda yakışıklısıyla ikame etmek istemiş kızlar..


inanılmaz iyi bir performans idi. üç saate yakın süreçte sadece üç defa dil sürçüverdi sanırsam.

özellikle "ayak parmaklarınızı" bir kez de buradan alkışlamak istiyorum. ellerinizi de unutmamalı tabii ki.

sizin salonun içinde zıp zıplamanız, benim de beşiktaşa inerken koşmama, eve geldiğimde de mahallede bakkaldan eve zıp zıplamama sebep oluverdi. enerji bulaşıcı bir şey sanırım. en azından sizinki öyle : )


bir de "bilge hoşt, haha" deseydiniz sanırım tek eksiğim bu, bu da eksiklik olmaktan çıkıverecekti.

son olarak yeniden tebrik ediyorum. umarım, içinize daha da çok sinecek daha birçok oyunda oynarsınız da yazıverirsiniz de.


Şule GENÇ, 30.05.2009




oyundan sonra corlu'ya dönecegim için hızlı ayrıldım...çok tebrikler demek istedim ...çok tebrikler ... hazır başlamışken izlenimlerimi yazayım bari ... :


çok temiz ve dürüst bir iş izlediğimi düşünüyorum. insanları kapıda karşılamanız, oyuncunun bölüm aralarında kaybolmaması, arayı haber vermesi, vs.... çok sıcak. insanın tekrar gidesi geliyor. oyunculuk açısından denecek birşey yok ... el ve ayaklar bu kadar mı rafine olur...oyunculuk plastiği çok iyi... bedenin esnekliğini izlerken aklım yoga pozlarına kaydı ....; reji açısından çok zekice .... bulunabilecek herşey bulunmuş sanki (ben aslında bu kadar fazla zekanın bazen hayatta handikap olduğunu düşünüyorum o kişiye ... ben de çok mantıklıyım mesela ve kendimi kısıtlıyorum)... ama zekiceydi işte.

sözcükler/konuşma ile ilgili algım yavaş...o nedenle konuşma hızlı geldi ...metin iyi, anlamak/sindirmek istiyor insan .... süre de uzun olunca ...daha çok görselliğe odaklandım. ama günlük hayatta da böyleyim... diğer izleyicilerin tepkisi zamanlamaların doğru olduğunun göstergesi sanırım. ön sırada olunca gülmemek için kasıldım çünkü gülmem tuhaf olabiliyor... hani sonra seyirciler benim gülmeme gülsün istemedim. esasında shakespeare dönemi seyircileri gibi şöyle ağzıma geleni söyleyebileceğim; tepkilerimi hiç kısıtlamayacağım bir tiyatro izlemek nasıl olur diye düşündüm şimdi ...mesela albay'la ilgili bölümlere sadece gülerek tepki göstermek bana az gelirdi sanırım. bilge ile ilgili bölümlerde de bir -iki kıkırdama ile yetinemezdim herhalde. yani oyun bu kadar çok şeyi yüzümüze vururken, "bak ... sizin ağzınıza şöyle şöyle ediyorlar...ve sonra da böyle böyle oluyorsunuz " derken seyirci koltuğunda kibar kibar oturmak yetmiyor ... hayatta edilgenliğimi daha çok fark ediyorum ve çoğunlukla ok'im bununla...ama seyirci olarak da edilgen olmak fazla mı geliyor bana ...katharsis nerede? katharsis'imi istiyoruuuuuuum .... :-)) (tüm yazdıklarım kişisel ama son cümleler daha da kişisel ...sizin oyunla alakası yok :-))


roman tutkunu olmadığım gibi, tek kişilik oyunlar da tercihim değil genellikle... şimdi show business açısından düşünüyorum: sahneye superman bile koysan (ki Erdem'in oyunculuğuna hayran olmamak mümkün değil! ....hangi koşullarda/yokluklarda çalışıldığını tahmin de ettiğimden) iki saat boyunca bir adamı dikkatle izlemek için ....nasıl desem ...tembel olmayan seyirciler lazım. bu genel bir yorum ... ve benden daha çok farkındasınızdır.


şu yüzyılda bir gelip de bir türlü gitmeyen dinazorlar Erdem'den oyunculuk, sizden de reji dersi alsınlar, tazelensinler ... oyun davetiyesi gönderin birkaçına...


oyun vesilesiyle mezun olduğum bölüme 10 yıl sonra ilk defa ayak basmış oldum.

aklınıza, nefesinize sağlık...muhalefet ne şekilde olursa olsun hoşuma gidiyor :-))) diğer oyunlarınızı bekliyorum.


ha, bir de sahneye şıpır şıpır damlayan ter var ya ... onu da çok sevdim. hatta daha çok olsun istedim. beni de galiba ancak gladyatör dövüşü paklar :-)))


Sema ÖZGÜR, 25.05.2009





Dün oyununuzu şaşkınlıkla izledim. Gerçekten müthiş bir oyunculuk sergilediniz. Fevkalade iyi bir senaryo, iyi bir sahneydi!


İçtenlikle tebrik ederim. Ve tabi başarılarınızın da devamını diliyorum.

Burcu GÜCÜYENER, 24.05.2009



Çok müthişti. Oyuncunun hareketleri, set, setin kullanılışı, uyarlanması, seçilen kitap, hepsi çok başarılı. Hayran kaldım. Tebrik ederim. Sırf kitabı okusaydım, bu kadar etkileyici gelmezdi.


Esma BALKIR, 23.05.2009


Çok etkilendim gerçekten. Yani hem sahnede yalnızca tek kişinin olması, hem de aslen oyun değil roman olması sanki negatif etki yaratırmış, yok sıkıcı olurmuş gibi bir önyargıyla gelmişim ama hayran kaldım. İnsanın bedenine, sesine, yüzüne bu kadar hakim olması ve Oğuz Atay’ın romanının benim bugünüme bu kadar seslenir hale getirilmiş olması inanılmazdı. Tek eleştiri sunamam yani.


Feride ERALP, 23.05.2009



Bazı kelimeler çok hızlı. Biraz yavaş tempo olabilir (oyun biraz kısaltılarak). Tebrikler. Çok başarılıydı.

Süheyla GÜR, 23.05.2009



Hiç yorum yok: